Menu
SÖYLEŞİLER

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndan Leyla Süren’le Söyleşi

Mahan Doğrusöz: Söyleşimize femicide kavramıyla başlamak istiyorum. Femicide kavramı Türkiye’de çok bilinen ve kullanılan bir kavram değil. Femicide kavramını siz nasıl tanımlıyorsunuz?

Leyla Süren: Birleşmiş Milletlerin CEDAW sözleşmesi kadına yönelik şiddeti çok net bir biçimde tanımlamıştır. Daha sonra İstanbul sözleşmesinde de bu tanımlama yapıldı.  İstanbul Sözleşmesi 2011 de imzalanan bir sözleşmedir.  İlk imzaya açıldığı yer İstanbul olduğu için İstanbul sözleşmesi diyoruz ama tam adı “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”. Orada da kadına yönelik şiddet ayrıntılı şekilde tanımlanmıştır. Kadına, sadece kadın olmasından dolayı uygulanan şiddete kadına yönelik şiddet diyoruz. Ben FEMİCİDE kavramını kadına yönelik şiddetin bireysel boyuttan çıkıp toplumsal boyutta kadını yok etmeye, kadının sahip olduğu tüm haklarından uzaklaştıracak şekilde bir kadın kıyımına varacak hale gelmesi olarak tanımlıyorum.

Mahan Doğrusöz: Türkiye’deki kadına yönelik şiddet verileri merak ediyorum. Dünya istatistikleriyle karşılaştırıldığında ne durumdayız?

Leyla Süren: İstatistikleri incelerken dikkatimi çeken bir nokta oldu. Dominik Cumhuriyeti ile bizdeki kadın cinayeti oranları hemen hemen aynıydı. 25 Kasım, oradaki iki kız kardeşin tecavüz ile öldürülmesini protesto etmek için dünya çapında Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü olarak kabul edilmiş. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun yayınladığı rapora göre geçen yıl 328 kadın öldürülmüş. Maalesef bunun %50si OHAL dönemindeki kadın cinayetleri.

Mahan Doğrusöz: OHAL döneminde kadın cinayetlerinin arttığını mı gözlemliyoruz?

Leyla Süren: Sadece OHAL döneminde değil, bir toplumda çatışmaların, şiddetin arttığı zamanlarda kadına yönelik şiddet de artıyor. Ekonomik sorunların arttığı dönemde de kadına yönelik şiddet artıyor. Bu tespitlerin amacı cinayetlere mazeret  yaratmak değil ancak toplumsal durumun tabloyu ağırlaştırdığını göstermektir.

Mahan Doğrusöz: Deprem gibi doğal afet dönemlerinde de kadına yönelik şiddetin arttığını biliyoruz.

Leyla Süren: 328 kadının neden öldürüldüğüne baktığımızda kadının kendi hayatıyla ilgili karar verme konusunun en başta yer alan ölüm sebebi olduğunu görüyoruz.  Erkek arkadaşınızdan ayrılıyorsunuz ya da boşanmak istiyorsunuz ya da çalışmak istiyorsunuz…kadın kendi hayatıyla ilgili karar vermek istemesi varlığının yok edilmesinin sebebi haline geliyor. Doğuştan sahip olduğu hakları istediğinde öldürülüyor.

Mahan Doğrusöz: Kadın cinayetlerinde 10 yılda % 1400’lük bir artıştan bahsediyoruz. Bu dramatik artışı nasıl yorumluyorsunuz?

Leyla Süren: Bunun tek bir nedeni olmadığını düşünüyorum. Bu konu benim hem gündemimde, hep üzerine düşündüğüm ve üzüldüğüm bir konu. Artık kadın cenazelerine gitmek, kadınlarla ilgili davalara takip etmek beni gerçekten fazlası ile üzüyor ve düşündürüyor. Benim çıkardığım sonuç şu: özellikle kadının kendi hayatının farkına varması, kendi hayatı ile ilgili iradesini ortaya koyması redde uğruyor…Diğer yandan; toplumsal gelişmişlik düzeyimiz ileri gideceğine daha geriye gidiyor. 2016’yı bitirdiğimiz bir dönemdeyiz. Ülkenin her yerinde üniversiteler açılıyor fakat bunlar gerçek üniversite olmaktan uzak. Kullanım şekillerinden tutun da coğrafi özellikleri, fiziksel özelliklerine kadar. Örneğin; Dilay Gül bu yüzden öldürüldü. Işığı olmayan bir üniversitenin kapısında öldürüldü. Özgecan minibüste öldürüldü. Öğrencilerin defalarca talep ettiği servis ya da güvenli yolculuk imkanı sağlanmadı. Özgecan cinayeti için “milad” denildi ancak gerçekleşmedi. Biz bunları toplum olarak oturup tartışmadığımız için bu cinayetlerin sonu gelmeyecek. Anında unutma refleksi var çünkü. Şiddetin kaynağına inilmiyor.

Mahan Doğrusöz: Bu çok güçlü bir savunma tabi ki…

Leyla Süren: Tabi ki. Toplumsal düzeyde çok fazla travma var. Unutarak onu yok saymak kişilerin kendilerini korumalarının bir yolu. Bir erkek, kendini var etmeye çalışan bir kadınla ve talepleriyle mücadele edemeyince onu yok etmeyi tercih ediyor. Çatışmayı çözme biçimini şiddet olarak ortaya koyuyor.  Şiddet bugün toplumumuzda bir çatışma çözme biçimine dönüşmüş durumda. Diğer yandan; kadınların farkındalığı ve bilinci de yıllar içinde artıyor. Yani, karşı köşede kocasının bıçakla, silahla beklediğini bildiği halde, kadın boşanma dilekçesini alıp adliye gitmek için evden çıkıyor. Kadın çalışmak istiyor ya ekonomik sıkıntılarını aşmak için ya da eğitimine emek vermiş bir kadın olduğu için. Kadını eve hapsetmek isteyen zihniyet halen devam ediyor.  Kadın mahrem, özel alana hapsedilmek isteniyor. Kadın da zaten özel alanındaki en yakın kişi tarafından öldürülüyor. Kocası tarafından, sevgilisi ya da eski sevgilisi tarafından…Büyük oranda en yakından tanıdığı insan tarafından öldürülüyor. Tanımadığı insan tarafından öldürülen kadın sayısı diğerlerine göre daha az. Düşünün bir yandan kadını “özel” alana kapatıyorsunuz ve kadını orada koruyamıyorsunuz. Kamuya açık alandan, iş yaşamından, okul yaşamından, sosyal yaşamından çeşitli bahanelerle eve kapatmaya çalışıyorsunuz. Bütün bu konuları 1960-70’lerde feminist yazarlar inceledi. “Özel alan” dediğiniz yer aslında kamunun ya da toplumun elini uzatıp kadını koruyamadığı yer.

Mahan Doğrusöz: Adli tıpta uzmanlık yapan yeni nesilden bir hekim arkadaşım bu yıl ki Adli Tıp Sempozyumu için bir bildiri hazırladı. Bildirisini hazırlama sürecinde kadın cinayetlerine yönelik istatistik toplarken Kadın Cinayetlerini Durduracağı Platformu’nun verilerine bakıyor, medyadaki verileri inceliyor ve bu süreçte devletin elinde resmi veriler olmadığını fark ediyor. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?

Leyla Süren: Evet, maalesef resmi veriler yok. 10 yıldır resmi verilere ulaşmaya çalışıyoruz ama ulaşamıyoruz. Bize bazı veriler zaman zaman veriliyor. O verilerde görüyoruz ki, potanın içinde farklı ölümleri de koyuyorlar ki kadın cinayetleri içinde erisin.  Böylelikle artışın ne kadar olduğunu, sayının ne olduğunu göremiyorsunuz. Bunun, kadın cinayetleri olgusunu toplumun ve dünyanın gözünden kaçırmak için bilinçli olarak yapılan bir şey olduğunu düşünüyorum. Ben hukukçu olarak biliyorum ki adliyelerin şu anki sistemi bu verileri toplamamızı sağlayacak kadar gelişmiş. Eskiden defterler üzerinden yıl sonunda istatistikler tutuluyordu. Şimdi birkaç tuş ile bu sonuca ulaşabiliyorsunuz. Bu ölümlerin hangi düzeyde yükseldiğinin gözden kaçması isteniyor.

Mahan Doğrusöz: Bütün bunlardan yola çıkarak size Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ne zaman, nasıl bir ortak akıl ile doğdu diye sormak istiyorum?

Leyla Süren: Münevver Karabulut öldürüldüğünde 5 arkadaşımızın akıl birliğiyle doğdu. Ben o süreçte yoktum. Aralarında avukat, doktor, sosyal hizmet uzmanı, gazeteci arkadaşlar var. Gülsün Kav arkadaşımız kuruculardan biridir ve doktordur. Biz hukukçular kadar hukukun içinde olan bir arkadaşımızdır. Bu platformun en güzel özelliği sosyal medyayı kullanması, planlı olması, örgütlenme düzeyindeki başarısıdır. Platformda çeşitli siyasi görüşlerde arkadaşlarımız var, çok heterojen bir grup.

Mahan Doğrusöz: Sizin platforma katılımınız nasıl oldu?

Leyla Süren: Ben ondan önce de diğer kadın örgütlerine de gidip geldiğim için, bana gelen dosyalarla ilgilenen bir hukukçuydum. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nu incelediğim zaman daha disiplinli, daha örgütlü, zamanında müdahale eden ve sorun noktalarına daha iyi temas edebilen bir örgütlenme olduğunu gördüm. Belirli yerlerde kalmak yerine Türkiye’nin her yerine ulaşabilmeleri beni etkiledi. Benim düşüncem oydu, Türkiye’nin herhangi bir yerinde bir kadın isyan ettiğinde keşke haberimiz olsa derdim.

Mahan Doğrusöz: Sistem nasıl işliyor?

Leyla Süren: Temsilcilik kurulan her ilde yürütme kurulları var. Bu temsilciliklerin medya ve diğer alanlarda ilan ettikleri toplantılara katılabiliyorsunuz ve alınan her karara da direkt olarak katılabildiğiniz gibi eleştiri getirebiliyorsunuz.

Mahan Doğrusöz: Bu toplantılara duyarlı erkekler de katılabiliyor mu?

Leyla Süren: Tabi ki katılabilir. Eylemlerimize erkek arkadaşlarımız da katılıyor fakat ilk kez OHAL döneminde gerek 25 Kasım da, gerekse sonrasında örneğin yürüyüşümüze artık izin verilmiyor. Bizim artık gelenekselleşmiş Galatasaray, Taksim Tünel, Kadıköy’deki yürüyüşlerimize izin verilmiyor. Son kararnamede basın açıklaması için bile izin verilmediğini görüyoruz. Oysa, kadın cinayetleri konusunda caydırıcı olmak için dava sonuçlarının kamuoyuna duyurulması çok önemli. KHK düzenlemeleri sonucunda Mahkeme ve dosyalarla ilgili paylaşım, bilgilendirmeyi kapsayan basın açıklamaları için valilikten izin almamız gerekiyor. Aniden gelişen durumlarda uygulamak çok zor.  Bu sorunun ciddiyetinin gerçekten farkında değiller ya da ajandalarında yok.

Mahan Doğrusöz: Platformun hedeflerini sizden duymak istiyorum. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun hedeflerini özetler misiniz?

Leyla Süren: En büyük hedefi tabi ki kadın cinayetlerini durdurmak, kadın sorununa dikkat çekmek. Geçen yıl yayınladığımız raporda iyi halin gelişi güzel her dosyada özellikle kadına ve çocuğa yönelik şiddet dosyalarında uygulanmaması konusunda çok eylemler yaptık, toplantılar yaptık. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun takip ettiği davaların diğer davalara da faydası oldu. Gördüğümüz davaların %87’sinde iyi hal uygulanmadı.  %90 oranında uygulanan iyi hal tersine döndü. Müthiş bir başarı. Farkındalık yaratıldı. Bu durumun devamı için aynı ciddiyetle her dosyanın takip edilerek iyi halin kanundaki hali ile uygulanmasını talep etmeye devam etmeliyiz. Şüpheli ölüm davalarına gösterdiğimiz ilgi de çok önemli. Örneğin Afyon’da bir kadın arkadaşımız kendi eşi tarafından hamile olduğu halde bir yumurta uğruna şiddete uğradı. Hastaneye götürüldüğünde doktorlar şiddet olup, olmadığını soruyor. Kendisi “hayır” diyor. Kadının baş ağrıları durmuyor. Ertesi gün doktora tekrar gittiğinde doktorlar aynı soruyu tekrarlıyor. Anne diyor ki “Evet kızım bana bahsetti, Belediye bir paket yumurta vermiş. Kocası annesine götürmüş. Kızım da bunu çocuklarımıza verebilirdik” diye itiraz edince adam eşine şiddet uygulamış. Kafa travması olabilir diye doktorlar kadını tomografiye yönlendiriliyor.  Tomografiye götürülürken bilinç kaybı yaşıyor ve ölüyor maalesef. Dosya bana getirildiğinde duruşmalar devam ediyordu.  Sanık tutuklu bile değil ve Adli tıp raporunda sonuç yoktu. Kafadaki izlerden, çökmelerden bahsediliyor fakat bütün bunlara rağmen bu ölümün darp sonucu olup olmadığının tespit edilemediğinden bahsediliyor. İlk otopsi sonrasında 5 madde eksik alınmış. Türkiye’de basına da yansıyan o kadar çok dosyada raporlar öylesine üstün körü ki…Ertesi gün de duruşma var. Oradaki arkadaşlarımız ile irtibata geçtik. Neden acildeki doktorlar ile görüşülmediğini sorduk. Özlem’in kafasındaki darp açıkça tarif edilmesine rağmen aynı raporda çıkan sonuca göre tansiyon sebebi ile ya da başka bir sebeple de ölmüş olabilir. Eskişehir temsilcimiz Fatma Hanım, Afyon’a giderek müdahil oldu. Uyarılarımızı ve eksiklikleri belirtti, mahkeme kabul etti. Doktorlar dinlendi ve iki duruşma sonra doktorların ifadelerinden net olarak travma sebebi ile öldüğü anlaşıldı ve katil koca 20 yıl hapis cezası aldı. Bu tek bir örnek dosya…Ve biz de dedik ki “Özlem  arkadaşımız rahat uyuyabilirsin, senin katilin şu an hapiste”.

Mahan Doğrusöz: Bu tür davalara bakan hakimlerin İstanbul Sözleşmesi’nin içeriği hakkında bilgisi var mı?

Leyla Süren: Ceza Hakimlerimizin ve meslektaşlarımızın İstanbul Sözleşmesini bilmediğini görüyorum. Oysa, İstanbul Sözleşmesi çok önemli. Maalesef, Aile ve Sosyal Adalet Bakanlığı gerekli önemi ve eğitimi vermiyor.  Uluslararası Sözleşmeler kanunlarımızın üstündedir.  İstanbul Sözleşmesi diyor ki “kadına kadın olmasından dolayı uygulanan şiddette iyi hal uygulayamazsınız”. İstanbul Sözleşmesinin kişiselleştirilmesi için çaba gösterilmesi gerektiğini yıllarca söylüyoruz, henüz bu çabayı görmüyoruz. Diğer yandan 4-5 yıldır rafta bekleyen Özgecan Yasası. Gerçi bazı kadın örgütlerimiz sanki idam isteniyormuş gibi ön yargı ile yaklaşıyor. Oysa, böyle bir şey söz konusu değil. Aslında bu yasa Özgecan öldürülmeden önce hazırlandı. Daha sonra halkımız bu adı verdi. 2004’de Türk Ceza yasası  yürürlüğe girdikten sonra İstanbul Sözleşmesi imzalandı ve 6284 sayılı ailenin korunması hakkındaki yasa çıktı. Türk Ceza Yasası, İstanbul Sözleşmesinden önce yapıldığı için İstanbul Sözleşmesi’ne uygun hale getirilmesini istiyoruz. Türk Ceza Yasası, İstanbul Sözleşmesi’ne uygun hale gelsin istiyoruz. Meclis raflarında bekleyen Yasa bunu gerçekleştirecek.  Yılda 328 kadın öldürülüyor ve bu yasa tasarısı rafta duruyor.

Mahan Doğrusöz: Platforma gönüllü olarak destek olma sürecinize dönersek. Sizin bu konuya olan duyarlılığınızın kökenini bizimle paylaşır mısınız?

Leyla Süren: Ben okuma yazması olmayan bir annenin kızıyım. Ailem Sivas kökenli. Babamın da askerlikten dolayı 15 günlük okuma yazması var. Esenler gibi bir yerde büyüdüm. Çevremdeki genç kadınlar okumuyordu. Okuyan kadın sayısı azdı fakat ben şanslıydım, çocukluğumdan itibaren babam sendika, kooperatifleşme ve derneklerle mahallenin suyu, elektriği, okulu vs… ile ilgilenen bir adamdı ve Belediye’de temizlik işçisiydi. Daha altı yaşındayken Sultanahmet adliyesine götürmüştü beni. Avukat olup buraya geleceksin demişti. O yıllarda yeni yerleşim yeri olan ve göç alan mahallede bir çok konuda babama danışırlardı.  Bir gün komşularımızdan biri danışmak için bir evrak getirdiğinde üzerinde bir kadın resmi olan bir tapu gördüğümü hatırlıyorum. Babama kadınların üzerine tapu olabilir mi diye sormuştum. Annem ve babam 1980 öncesi CHP Mahalle delegesiydi. Okul çağımdan önce başlayarak kahvehane toplantılarına götürürdü babam beni. Bir kere çok korktuğumu hatırlıyorum, “neden burada hep erkek var” diye sordum. “Burası kahvehane. Kadınlar giremez” dedi. “Siz seçimi kaybedeceksiniz çünkü burada hiç kadın yok” demiştim. Kitaplarda gördüğüm ilki başaran kadınlar dikkatimi çekerdi. Ancak çevremde hala okula gidemeyen, çalışması yasak olan kadınlar vardı. Babamın kahvehanesi dahil 1980 öncesi sandalye çekip üzerine çıkıp konuşan hep abilerdi. Ablalar neredeydi? Kadınların hali çocukluğumdan itibaren dikkatimi çekti.

Mahan Doğrusöz: Okumadıkları halde çok aydın ebeveynleriniz varmış, vizyonları gelişmiş, sizinle ilgili hayalleri olan ebeveynler…

Leyla Süren: Evet…Annem evin içinde ışık olan, babam evin dışında ışık olan bir adamdı. Annemden çalışmayı, mücadeleye etmeyi, söylenmek yerine üretmeyi öğrendim. O dönemde ilkokula gönderilse, ortaokula gönderilmeyen çocukların olduğu bir çevreden bahsediyoruz ama babam beni adliyede gezdirip avukat olacaksın diyen bir adam. Lise sonda babamı kaybettim maalesef. Erken iş hayatına atılmam gerekti. Birden bütün derdi okumak olan bir kadını düşünün, bu sefer çalışmam gerekti. Özel bir sigorta şirketinde işe başladım. Ondan önce evde annemle ürettik, kazak ördük…Üretmeyi, çalışmayı, kimsenin kapısına gidip bir şey istememeyi annemde gördüm. Çalışmaya başladım, 18 yaşındayım daha. Babamın bana okumam konusunda vasiyeti var. Şirket yönetimine bu durumdan bahsettim. Bana izin verdiler tekrar sınava girdim ve Marmara Hukuk Fakülte’sini kazandım…Mahallemizde bir öğretmen çift vardı. Kitap ağacım derdim onlara. Hala da karşılaşınca öyle seslenirim. Kitap alır, okur, geri verirdik onlara. Benim asıl uzmanlığım ticaret hukuku, marka hukuku, gayrımenkul hukuku fakat gönüllü olarak bu alanda çalışıyorum.

Mahan Doğrusöz: Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformundan ne zaman haberdar oldunuz?

Leyla Süren: Bana ulaşabilen kadınlara yardım edebiliyordum. Bir hayalim vardı. Köşedeki, fabrikadaki, sokaktaki kadına da ulaşabilmenin başka yolu olması lazım diye düşünüyordum. Davetli olduğum bir etkinliğe Gülsüm Kav adında bir arkadaşımızın da geleceğini söylediler. Gerçi o gün Gülsüm gelememişti. Kim olduğunu araştırırken Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nu keşfettim. Birkaç toplantılarına giderek izledim. Neler yaptıklarına baktım. Tam da benim aradığım şey buydu. Türkiye’ye ulaşabiliyorlardı, ulaşamadığım insanların yardım taleplerini bana ve diğer avukat arkadaşlarıma getirebileceklerdi. Burada çok değerli avukat arkadaşlarımız ve her meslekten çok değerli kadın arkadaşlarımızın olduğunu gördüm. Bunun üzerine destek olmaya karar verdim.

Mahan Doğrusöz: Platformun hedeflerine ne oranda ulaşıldığını düşünüyorsunuz?

Leyla Süren: Medyada kadın cinayetlerinden bahsedilirken aşk cinayeti, kıskançlık cinayeti yerine artık kadın cinayeti ifadesi kullanılıyor. Siz bir davada emsal karar alırsanız o emsali başka davalarda da kullanırsınız. Emsal karar önemli bir başarıdır. Önemli emsal kararların alınmasını sağladık. İstanbul Sözleşmesi’nden sonra davalara Aile Bakanlığı müdahil olmaya başladı. Davalara bizim gibi kuruluşların da müdahil olabileceğini söyledik. Belki bizim istediğimiz oranda yüksek değil ama bazı mahkemeler davada müdahil olma talebimizi kabul ettiler.

Mahan Doğrusöz: Yasal bir engel var mı müdahil olmanızda?

Leya Süren: Türk Ceza Yasasında suçtan zarar gören taraf diyor. 6284 sayılı yasada Aile Bakanlığı diyor.  İstanbul Sözleşmesi bunu düzenliyor; Devlet, sivil toplum kuruluşlarının da müdahil olarak katılmasını sağlayacağını taahhüt ediyor. Bu çok önemli.

Mahan Doğrusöz: Müdahil olma kararı hakimin inisiyatifinde mi kalıyor?  

Leyla Süren: Buna mahkeme karar veriyor. Ege bu konuda daha iyi. Ege’deki davalarda müdahil taleplerimiz daha sıklıkla kabul edildi. Bolu’daki Dilay Gül dosyasında platform olarak müdahil talebim ret edildi. Ben orada annenin de avukatı olduğum için davaya devam edebildim. Hatun Sürücü davası çok ilginç. Almanya’da bir kadın kardeşi tarafından öldürülüyor. Küçük kardeş ceza alıyor.  Azmettiğini düşündüğümüz failler delil yetersizliği sebebi ile beraat ediyorlar ve Türkiye’ye kaçıp, geliyorlar. Almanya Federal Mahkemesi kararı bozdu ve Türkiye’den o vatandaşların iadesini istedi. Türkiye ben yargılayacağım dedi, Türkiye yargılıyor ama gerçek bir yargılama benim düşünceme göre söz konusu değil. O davanın Türkiye’de açılmasının sebebi, tüzel kişilik olan bir derneğin suç duyurusunda bulunmasıdır. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun hukukçusu olarak müdahil talebinde bulunuyorum ve benim müdahil talebim ret edildi. Bu davada gerçek anlamda müdahil olamıyoruz sadece izleyici koltuğunda izleyebiliyoruz. Müdahil talebimizi kabul eden dosyalar çok önemli emsal niteliğinde. Çocuk istismarı konusunda da platform müdahil oldu. Tüm Türkiye’de eylemler yapıldı. Diğer yandan çalışan kadın hakları ile ilgili destek verdik. Sadece kadın cinayeti dosyalarına odaklanmadık; diğer tüm toplumsal sorunlara odaklandık. Bence en az kadın cinayetlerini izlemek kadar önemli olan şiddetin sebepleri ve şiddetin önlenmesi konularına da eğiliyoruz. Bu konuda seminerler, konferanslar ve çalışma grupları yapıldı.

Mahan Doğrusöz: Platform kadın meselesiyle ilgili diğer konulara karşı da duyarlı…

Leyla Süren: Evet! orada bir ateş var. Bu ateşi de küçültmek lazım. Bu şiddetin kökenine girmemiz lazım. Şiddetin kökeni nedir? İktidarın eril zihniyeti ve politikaları, Eğitim, ekonomi, siyaset… Bütün bu alanlarda şiddeti doğuran noktaları bulup, ateşin doğduğu yeri söndürmek lazım. Davaları takip etmek çok önemli ama en önemlisi alttaki ateşi söndürmek.

Mahan Doğrusöz: Dünya Bankasının Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’nde Türkiye’de kadınların statüsünün 135 ülke arasında 124. sırada olduğunu unutmamak gerek. Eşitsizliği üreten bir ülkede kadına yönelik şiddetin ortaya çıkması kaçınılmaz…şiddeti ortadan kaldırmak için altta yatan bu eşitsizliğe bakmak ve bununla mücadele etmek zorundayız.

Leyla Süren: kesinlikle…dediğim gibi önemli olan bu şiddeti doğuran yapıyla doğru şekilde mücadele edebilmek.

Mahan Doğrusöz: Gönüllüler olarak bizler size nasıl destek verebiliriz?

Leyla Süren: Geçen yıl Anadolu’da gezdiğim birçok ilde üniversiteli arkadaşlarımın, platformun farkında olduklarını gördüm. Platformun toplantılarına katılabilirler. Platforma akademik anlamda katkı da bulunabilirler. Medyada çalışıyorlarsa kadın konusunun daha görünür olması için çalışabilirler. Eylemlere destek verebilirler.  Maddi destek olarak site üzerinden bazı ürünleri satın alarak hediye edebilirler.  Bağışta bulunabilirler. Bu platformun Türkiye geneline yayılmasını sağlayabilirler. Diğer kadın örgütlerimize de katkı sağlayabilirler. Dayanışma içinde olmanın, örgütlü olmanı ne kadar önemli olduğunu tekrar vurgulamak istiyorum.

Mahan Doğrusöz: çok teşekkür ederim…

Leyla Süren: Kapsamlı sorularınız için ben teşekkür ediyorum.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu hakkında daha fazla bilgi almak için: 

https://kadincinayetlerinidurduracagiz.net/

Mahan Doğrusöz 2017